Hobbit – J.R.R. Tolkien İncelemesi

“Hayatın olduğu yerde umut da vardır.”

Kendi halinde bir Hobbit olan Bilbo Baggins’in tüm rahatlığı meşhur Gri Büyücü Gandalf’ın kapısını çalmasıyla değişiyor. Rahatlığına düşkün Bilbo, Gandalf’ın zoruyla bir grup cücenin arasına “hırsız” ünvanı ile katılarak bir maceranın peşine düşüyor. Her ne kadar bu duruma düşmeyi istemese de olaylar hiç ummadığı yönde gelişiyor. Thorin ve diğer cücelerin amacı, vakti zamanında halklarının elinden alınan toprakları ve hazineyi zalim Smaug‘dan geri almak. Lakin şöyle bir sıkıntı var ki, Smaug denen bu zalim şahıs, üçüncü çağın en büyük ejderhasıdır…


Bir çocuk kitabı olarak, Tolkien’in çocuklarına okumak – anlatmak için yazdığı Hobbit, Tolkien’in yayınlamaya değer gördüğü üç kitabından ilki. Benim ise bir türlü bitiremediğim, sürekli başlayıp bir buçuk kitap sonra yarım bıraktığım Yüzüklerin Efendisi kitabının daha öncesi anlatıyor Hobbit ya da Gittim ve Geldim kitabı. (Bu inceleme faslı vesilesiyle bitireceğimi umuyorum ^^) Yüzüklerin efendisine göre çok daha rahat bir okunurluğu var Hobbit’in. Yüzüklerin Efendisi’nde hakim olan o kasvetli, karanlık diyarın izlerini pek görmüyoruz. Bolca macera var, bolca ırk var, bolca arka planda dönen işler var. Bir giriş kitabı olan Hobbit’te, Tolkien’in yarattığı evrenin (lore) izlerini göz ucuyla görüyorsunuz.

Ama belki de Hobbit’in insanları en çok çeken yanı, Bilbo Baggins’te kendimizi buluyor oluşumuzdur. Bir yanımız sakin, sessiz, rahat bir hayat istiyor. Ama sürekli maceralara atılmak ve bilinmeyenlere yolculuk etmek isteyen, yüzeye çıkmak isteyen bir yanımız da var. Sanırım Hobbit’ten sürekli keyifle ve güzel anılarla bahsedilmesinin sebeplerinden birisi de bu.


Peki kim bu bahsi geçen hobbitler?

Kendileri biz Koca Ahali’den kaçındıkları ve şimdilerde çok nadirleştikleri için belki de onları açıklamama ihtiyaç duyabilirsiniz. Onlar bizim yarımız boylarında, sakallı cücelerden dahi küçük olan insanlar aslında. Sakalı olmayan Hobbitlerle alakalı pek büyülü bir şey yok aslında, tabii sizin ve benim gibi saftirik insanların onlara göre filler kadar ses yaparak yaklaştığını kilometrelerce öteden duyup sessizce ve usulca ortadan kaybolmalarını sağlayan yeteneklerini saymazsak… Hobbitler göbek bölgesinde şişmanca olmaya, parlak giyinmeye, yalın ayak gezmeye meyillidirler. Zira ayaklarında deri pabuçlar kadar kalın ve kıllıdır. Kendilerine sık sık buçukluk dendiğini de duymak mümkündür.


Öncelikle kitabın temposu, Yüzüklerin Efendisi kitaplarına nazaran en azından benim açımdan daha tempolu. fazla oyalanma olmaksızın, kahramanlar oradan oraya sürükleniyorlar. Ve yine kendi içinde belirli tutarlılığı olan olayların, kitap boyunca belirli etkileri oluyor. Yani Yüzüklerin Efendisi’ndeki gibi ana kurgudan ziyade büyük ölçekteki evren hikâyesine dokunan olayların sayısı o kadar fazla değil (Bkz: Tom Bombadil). -Tabii ben bunları limitli Orta Dünya bilgime dayanarak yazıyorum, yanlışlarım olursa düzeltin.- Bu açıdan çok daha konsantre bir masal okuduğumuzu söyleyebilirim. Masal diyorum, zira gerek hikâyenin anlatılış tarzı, gerekse olayların işleniş oluşu olsun, masala çok yakın. Ki Tolkien’in bu hikâyeleri çocukları için de yazdığını biliyoruz zaten.

Bu açıdan oldukça okunaklı olduğunu belirtebilirim. Tolkien’in ardıllarını oldukça etkilemiş, “köyden düşüp yollara, giderler kahraman olmaya” mantığı yine akıcı bir şekilde işleniyor. Lâkin olay yelpazesi çok da ilgi çekici değil ve Hobbit’in bu tür eserlerin başlıcalarından olduğunu göz ardı edip değerlendirdiğimizde, işin aslı ondan daha akıcı yazılmış ve daha kıyak kurgulara sahip tekil kitaplar okuduğumu söylemekte yarar var. Yani fantastik eserler arasındaki yerini göz ardı edip saf aldığım keyif olarak puanlamak istersem Hobbit’e vereceğim puan 10 üzerinden 7 olur.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz